Maruz kaldıkları şiddetin boyutu, bu şiddetin sonuçları ve ihtiyaç duyulan destek hizmetlerinin çok çeşitli olması nedeniyle çocuk mağdurlar, insan ticareti mağdurları arasında en hassas durumda olan grupları oluşturmaktadır.
Çocuğun satılması veya ticareti; aile baskısı veya kaçırılarak zorla evlendirilmesi, borç ödemek amaçlı veya bağımlı olarak herhangi bir işte zorla çalıştırılması veya dilendirilmesi, çocukların zorla silah altına alınması/çatışmalara sokulması veya askerliğe zorunlu tutulması, çocuğun seks işçisi olarak veya pornografik yayınların üretiminde veya gösterilerinde kullanılması, çocukların insan ticareti anlamında istismarına örnekleri oluşturmaktadır.
Çocukların insan ticaretine maruz kalmaları nedeniyle bedensel, zihinsel, toplumsal ve ruhsal gelişimleri büyük zarar görmektedir. UNODC (Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi) 2020 raporunda küresel olarak, insan ticaretinin her üç mağdurundan birisinin, çocuk yaşta olan mağdurların olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, mağdurların yaş profiliyle ilgili kalıpların, farklı coğrafyalarda büyük ölçüde değiştiği ortaya çıkmaktadır. Gelirlerin daha düşük olduğu coğrafyalarda, çocuk ticaretine maruz bırakılan çocukların yaşının da gelirle orantılı olarak düştüğü görülmektedir. Bu bağlamda çocuk ticaretinin özellikleri ve altında yatan itici güçler, coğrafi ve sosyal bağlamlara göre farklılık gösterdiği söylenebilir. Düşük gelirli ülkelerde tespit edilen insan ticaretine maruz kalmış çocukların zorla çalıştırmada sömürülme olasılığı daha yüksektir. Buna karşılık, yüksek gelirli ülkelerde tespit edilen çocuklar daha sık cinsel sömürü amacıyla kaçırılmakta/angaje edilmektedir. Bu nedenle, düşük gelirli ülkelerde, örneğin Sahra Altı Afrika’da çocuk ticaretinin doğasının, daha geniş çocuk işçiliği olgusunun bir parçası olduğu sonucuna varılabilir.
Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, çocuk işçiliği ile çocuk ticareti olgularının birbirine sıklıkla karıştırılabilen olgular olmasıdır. Bununla birlikte, bu iki fenomen birbiriyle ilişkili görünmektedir ve benzer belirleyicilere sahiptir. Tespit edilen insan ticareti mağdurları arasında çocukların daha büyük bir paya sahip olduğu ülkeler, aynı zamanda çocuk işçiliğinin daha yaygın olduğu ülkelerdir. Çocukların işgücü piyasasına katılımının geniş kültürel kabulü, çocukları işgücü faaliyetlerinde sömürmek isteyen insan tacirleri için verimli bir zemin olarak hizmet etmektedir. Toplulukların çocukları çalışmaya göndermeye alıştığı alanlarda çocukları sömürmek, çocuk işçiliğin genellikle kabul edilebilir bir uygulama olmadığı topluluklara göre daha kolaydır. Bu tür ortamlarda, çocuk ticareti mağdurları göz önünde saklanabilir. Bazı sosyo-ekonomik bağlamlarda, çocuk ticareti genellikle aile üyelerini içeren bir topluluk ölçeğinde gerçekleşebilir. Çok muhtaç durumdaki aileler çocuklarını çalışmaya teşvik edebilir ve çocuklar aileye, ekonomik olarak katkıda bulunma baskısını hissederek istismari uygulamalara karşı savunmasız kalmaktadırlar..
Bu bağlamda, insan ticaretine maruz kalan çocukların ortak durumlarına bakıldığında, çocuğun; ailesinin sosyo-ekonomik anlamda muhtaç durumda olması, bozuk bir aile yapısının olması, yalnız veya himaye altında olması, duygusal veya akrabalık yolu ile insan tacirine bağı bulunması, zihinsel, davranışsal veya nörolojik (MBN) bozukluğu olması, savunmasız oluşu ve kolay manipüle edilmesi, mülteci olması gibi ortak yönler görülmektedir.
2008 yılında dünya genelinde yıllık yaklaşık 31.000 olan insan ticareti mağduru sayısı, 2018 ve sonrası döneme bakıldığında Covid-19 salgınının sosyo-ekonomik etkileriyle yıllık 100.000 rakamını aşmış olup, insan ticaretinde küresel boyutta artışın devamı öngörülmektedir. Her ülkede ve her bölgede gerçekleşiyor olmasına rağmen, insan ticareti gizli bir suç olarak devam etmekte, insan tacirleri internetin karanlık köşelerinde ve küresel ekonominin tam ortasında, cinsel sömürü, zorla çalıştırma, ev köleliği ve diğer cinsel istismar biçimleri için mağdurları tuzağa düşürmek adına çalışmaktadırlar. Dünya genelinde tespit edilen her 10 mağdurdan beşi yetişkin kadın, ikisi ise kız çocuklarından oluşmaktadır. Yine tespit edilen mağdurların yaklaşık üçte biri, hem kız hem erkek çocuklar olurken, yüzde 20’si ise yetişkin erkeklerden meydana gelmektedir. 2018 yılında tespit edilen kadınların çoğu cinsel sömürü amacıyla kaçırılırken, tespit edilen erkekler ise ağırlıklı olarak zorla çalıştırma amacıyla insan ticaretine maruz bırakılmıştır. Bununla birlikte, tespit edilen erkeklerin önemli bir kısmı, cinsel sömürü veya diğer sömürü biçimleri içinde insan ticaretine maruz kalmıştır. Bu çerçevede son araştırmalar, LGBTQI+ çocukların ve genç yetişkinlerinde, zorla çalıştırma ve cinsel sömürü için insan ticaretine karşı özellikle savunmasız olabileceğini ve bazı vakalarda mağdur olduklarını göstermektedir.