LOADING

Type to search

Share

İnsan ticareti temel anlamıyla, kadınların, erkeklerin, kız veya erkek çocukların çeşitli alanlarda sömürü veya istismar amacıyla alıkonularak, iradeleri dışında fiillere zorlanmaları durumudur.

2000 yılında Birleşmiş Milletler çatısı altında taraf ülkelerin konsensusu ile hazırlanarak imzalanan “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın Ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına Ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol”  Madde 3/a’ da İnsan ticareti, “..kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması” şeklinde verilmiştir. İstismar terimi, asgari olarak, başkalarının fuhuşunun istismar edilmesini veya cinsel istismarın başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret benzeri uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını içerir” şeklinde tanımlanmıştır.

Bazı coğrafyalarda meydana gelen savaş, kıtlık, hastalık, ekonomik krizler veya politik çalkantılar gibi nedenlerle insanlar, daha iyi bir yaşama kavuşmak adına insan tacirlerinin istismarlarına açık hale gelmektedir. Kendilerine daha iyi bir hayat, olanaklar ve bir gelecek vaat edilerek kandırılan bu insanlar, özgürlükleri kısıtlanarak, zorla çalıştırılmaya, çocuk yaşta kaçırılmaya, hizmet etmeye, dilendirilmeye, kulluğa veya köleliğe, organlarının alınmasına/çalınmasına, zorla veya küçük yaşta evliliklere ve yine çocuk yaşta silah altına alınma gibi eylemlere maruz kalmaktadırlar. İnsan tacirleri bu zorla yapılan uygulamaları sağlamak için bu kişileri borçlandırmak, kimliklerine el koymak, tehdit etmek, baskı kurmak veya şiddet uygulamak ve kandırmak gibi pek çok yöntem kullanmaktadır.  Sömürü mağdurun kendi ülkesinde, göç sırasında veya yabancı bir ülkede gerçekleştirilebilir. Özellikle düzensiz göçmenler, çoğu bölgede tespit edilen mağdurların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. İnsan tacirleri, bu anlamda genelde marjinalize edilmiş, yoksullaştırılmış veya göçe zorlanan kişilerin peşine düşmektedir.

2008 yılında dünya genelinde yıllık yaklaşık 31.000 olan insan ticareti mağduru sayısı, 2018 ve sonrası döneme bakıldığında Covid-19 salgınının sosyo-ekonomik etkileriyle yıllık 100.000 rakamını aşmış olup, insan ticaretinde küresel boyutta artışın devamı öngörülmektedir. Her ülkede ve her bölgede gerçekleşiyor olmasına rağmen, insan ticareti gizli bir suç olarak devam etmekte, insan tacirleri internetin karanlık köşelerinde ve küresel ekonominin tam ortasında, cinsel sömürü, zorla çalıştırma, ev köleliği ve diğer cinsel istismar biçimleri için mağdurları tuzağa düşürmek adına çalışmaktadırlar. Dünya genelinde tespit edilen her 10 mağdurdan beşi yetişkin kadın, ikisi ise kız çocuklarından oluşmaktadır. Yine tespit edilen mağdurların yaklaşık üçte biri, hem kız hem erkek çocuklar olurken, yüzde 20’si ise yetişkin erkeklerden meydana gelmektedir. 2018 yılında tespit edilen kadınların çoğu cinsel sömürü amacıyla kaçırılırken, tespit edilen erkekler ise ağırlıklı olarak zorla çalıştırma amacıyla insan ticaretine maruz bırakılmıştır. Bununla birlikte, tespit edilen erkeklerin önemli bir kısmı, cinsel sömürü veya diğer sömürü biçimleri içinde insan ticaretine maruz kalmıştır. Bu çerçevede son araştırmalar, LGBTQI+ çocukların ve genç yetişkinlerinde, zorla çalıştırma ve cinsel sömürü için insan ticaretine karşı özellikle savunmasız olabileceğini ve bazı vakalarda mağdur olduklarını göstermektedir.

“Cinsel sömürü veya zorla çalıştırma harici mağdurlar, suç ortaklığına zorlanma, dilendirilme, zorunlu evlilikler, bebek/çocuk satışı, organların yasadışı alınması/çıkarılması ve bunlardan bir kaçına aynı anda maruz kalma gibi farklı istismarlara maruz kalmaktadırlar.”

İnsan ticaretinin diğer aktörleri olan yasadışı tacirlerin yapısına bakıldığında, çok çeşitli suçlular ve grupların insan ticaretine karıştığı görülmektedir. Bu insan tacirleri, okul arkadaşlarını zorla cinsel istismara veya suç faaliyetlerine sokan genç erkekleri, çocuklarını dilendirerek veya satarak sömüren ebeveynleri, şehir çetelerini ve çok katmanlı olup sınıraşan organize suç gruplarını, kırsalda veya köylerde çocukların çalışması için pazarlık yapan komisyoncuları veya lisanslı çok uluslu işe alım ajanslarını ve yasal şirketleri içerebilir. Bu anlamda insan ticaretinin, farklı düzeyde örgütsel yapılara sahip aktörler tarafından gerçekleştirdiği ortaya çıkmaktadır ve bu aktörler  iki geniş kategoriye ayrılabilir: organize suç grupları tanımına uyan gruplar ve tek başına veya bir veya daha fazla sayıda insan tacirleriyle işbirliği içinde faaliyet gösteren bireysel fırsatçı insan tacirleri.

Bu gruplarla birlikte, günümüzde insan tacirlerinin yasadışı çalışma alanları farklılaşmakta ve tacirler internet platformlarında da sıklıkla faaliyet göstermektedirler. Çok çeşitli dijital platformlar, insan tacirleri tarafından aldatıcı iş tekliflerinin reklamını yapmak ve potansiyel ödeme yapan müşterilere, istismar hizmetlerini pazarlamak veya sunmak için kullanılmaktadır. İnsan tacirleri, halka açık kişisel bilgilerden yararlanmakta ve mağdurlarla iletişim kurmak için internet platformlarının anonim gizliliğinden ve kimlik bulmanın zorluğundan yararlanmaktadırlar. Web kameraları ve internette canlı yayın imkanları, yeni sömürü olanakları yarattığından ve mağdurların ulaşım/transfer ihtiyacını azalttığından, yeni istismar metotları dijital platformlar üzerinden yürütülmektedir. İnternetin yardımıyla insan tacirleri, insan ticaretine maruz kalmaya karşı uygun veya savunmasız olduğunu düşündükleri kişileri aktif olarak internette takip edip ‘avlayarak’ (hunting) veya reklamlar yayınlayıp bekleyerek (fishing), belirli mağdurları etkili bir şekilde hedef almaktadırlar. 

Bu çerçevede insan tacirlerinin yapısının ve kimler olduğunun bilinmesi önem kazanmakta, bu yapıların çalışma usulleri doğrultusunda mağdurlara olan yaklaşımları da farklı şekilde değiştirmektedir. Örneğin, büyük ve organize bir insan ticareti grubunu dağıtmak, özel organize suç karşıtı mekanizmalar gerektirirken, istismarı yakın bir ilişki bağlamında ele almak, aile içi şiddet vakalarında kullanılanlara daha çok benzeyen yaklaşımlar gerektirebilir. İnsan tacirlerinin profilinin bilinmesi, suçun kapsamı ve etkisi hakkında da bilgi verirken, suça uygun ceza adaletinin yanıtını tanımlamaya da yardımcı olur. Aynı şekilde bu yaklaşımlar mağdurların tespiti/ kurtarılması/ rehabilitasyonu anlamında da, öne çıkan bir noktayı oluşturmaktadır.

Küresel boyutta Covid-19 salgını devam ederken insan ticaretinin de artışa geçeceği bilinen bir gerçektir. Uzmanlar tarafından Covid 19 salgının ekonomik etkilerinin, 2.Dünya Savaşı ve öncesi dönemin ekonomik etkileri ve krizleri ile aynı boyutta olduğu yorumları yapılmaktadır.  Bu dönemdeki vakaların %51’i, ekonomik nedenlerden ötürü insan tacirlerinin mağduru haline gelmişlerdir. Bu duruma ve işsizlik ve ekonomik krizlerin yükseldiği dönemlerde insan ticareti faaliyetlerinin arttığına dair bir örnekte 2007-2010 yılları arasındaki Küresel Finans Krizi olarak verilebilir. Yapılan bir araştırmada, Bulgaristan orjinli insan ticareti mağdurlarının Hollanda’da yasadışı (fuhuşa zorlama) faaliyetlere zorlanması incelenmiş, Bulgaristan’da her işsizliğin yükselişinde, Hollanda’daki Bulgar insan ticareti mağdurlarının da aynı oranda arttığı tespit edilmiştir. Bu örnekte Bulgaristan’daki işsizlik mağdurlar için itici, Hollanda’daki iş imkanları ise çekici rol oynamaktadır.

Bütün bu çerçevede insan ticareti faaliyetleri, dikkate alınması gereken pek çok boyutu bulunan ve uluslararası toplumu bir çok yönden tehdit eden organize ve sınır aşan bir suç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tags::